O an uzay bir önceki andan daha gebe değildi hiçbir şeye, veya biraz sonrakinden daha gürültülü bir uğultu duymuyordu Elvis. Phoenix olmaya namzet martı sürüleri Satürn'ün etrafındaki simide hücum ediyordu, kozmik vapurların düdüğüne olan mecburi tahammüllerine inat. Gençtim ve çok şey görmüştüm. Daha çok şey görene kadar.
O gün, her şeye evrilebilecek bir fetüs olduğumu farkedecektim. Günler yoktu ve ne zaman uyuyacağımı bilmiyordum. Casio saatim yalnızca hesap makinesiyle tersten LEBLEBİ yazdığım kadar işe yarıyordu. Dün yoktu. Tüm dostlarım artık önemli olmayan bir yönde, geri dönemeyeceğim kadar uzaktaydılar. Yönlerin önemi yoktu. T-shirtüm sağ tarafımda bir salak olması gerektiğini öngörüyordu ve fakat kimse o kadar salak değildi. En azından içinde bulunduğum boyut için.
Her zaman buradayım. Her şey sürekli vuku buluyor ve olanları engellemiyorum veya olacaklara hız kazandırmıyorum. Mükemmel durgunluk. Her şey, onu değiştirmemden bir dakika sonraki haliyle bir dakika sonrası için bir yerlerde kayıtlı. Yoruldum. Acıkmış bile olabilirim. Gezegenler onlara yaklaşana kadar çok lezzetli görünüyorlar. O yüzden onlara yaklaşmıyorum. Hava iyice seyreldi ve ellerimi göremiyorum. Ellerimi görmek istiyorum, gözlerimin arkasını görmekten sıkıldım. İçerdekilerin önemi yok. Çünkü artık hepsi dışımda.
8 Şubat 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder