30 Ocak 2009 Cuma

Ben bir ton balığıyım

Hülasa; “…orta boy bir ispermeçet balinası, yine orta boy bir irlandalıyı bir oturuşta yiyip, üzerine bir de yarım ekmek döner götürebilir…”


Klaus o gün çok sinirliydi. Belki balık avı sezonu açıldığı için, ıssız ve uzaktaki evine her zamankinden çok ziyaretçi geliyordu. Klaus, ziyaretçileri sevmezdi; fakat yeterince mayonezle her şeyi yiyebilirdi. Sonuçta o aç bir ispermeçet balinasıydı ve aç ispermeçet balinalarının seçici olması, pek mümkün olmuyordu. Kıyıdan çok uzakta, hiçbir tanrının bilmediği bir yerde geçirdiği yıllar ve hızla –ve genellikle ondan kaçmak için- yüzen balıklar onu acıktırmıştı. Klaus, öfkeliydi; ve öfkeli bir ispermeçet balinası birçok canlının en son karşılaşmak isteyeceği şeylerden biridir. fakat insanoğlu müşkülpesent bir varlıktı ve –öfkeli olduğunu bilmedikleri- bir ispermeçet balinasını görmek için çok uzaklardan gelmekten çekinmiyorlardı.


İnsan, her şeyi etiketler ve birşeyleri çağırırken isimler kullanır. Klaus’a da adını bir insan vermişti fakat Klaus’un bir isme ihtiyacı yoktu. Çünkü kimse onu hiçbir zaman çağırmamıştı ve asla çağırmayacaktı. Klaus, ismine hiç ihtiyaç duymadı ve onu hiç sevmedi. O, yalnızca aç ve öfkeli bir ispermeçet balinasıydı.

1 yorum: