6 Şubat 2009 Cuma

I Go Patates

Bir metro istasyonunda yapılabilecek en iyi şeyi yapıyordum; metro beklemek -ve bunda çok başarılıydım-. Olacaklara alışıktım; sarı çizgiyi geçmeden bekliyoruz, metro serin bir rüzgarla geliyor, biniyoruz, sıkıntıdan trenin içindeki reklamları okuyoruz, birileriyle bakışıyoruz. Ama galiba o gün tanrılar kurban istiyordu(araya reklam almak.).

Neden, bir takım sesler duydum. Birileri, birilerini işaret ederek "aaaa deli mi ne! pis! git burdan!" diye bağırıyordu. Menopozun kötü bir şey olduğunu düşündüğümü anımsıyorum. Kraker otomatlarına bakıp "
Aslında bak yiyecek içecek desen var, her taraf iskemle, arada tren geliyo, çok eğlenceli. Metroda yaşanır abi." diye düşünürken, konuşan insanlara rağmen seçebildiğim bir ses duydum. Tik ve tak. Ama binlercesi. Dakikada altmış taneden çok daha fazla. Namütenahi arkama baktım ve göz göze geldik:
-Saatin var mı?
-Dördü çeyr-
-
Boşver saatin kaç olduğunu! Kurtul ondan!
-(korkarak uzaklaş).

-Etrafımızda saatler oldukça zamanın varlığını ve bizi öldüreceğini hatırlıyoruz. Bu zaten olacak ama öleceğimiz gerçeği üzerine kötü kitaplar yazmaya, kötü filmler çekmeye, kötü şarkılar söylemeye ihtiyacımız yok. Zaten bir gün olacak bir şeyden korkmak aptalca. Bunu hatırlamak daha da aptalca. En aptalca olanıysa, bunun üzerine bir şeyler kaydedip, bunları eser diye diğerlerinin önüne koymak ve onların bunu büyük bir iştahla alması.
Saatler sonumuz olacak; zaman değil.

İşte bu yüzden saatlerden kurtulmalıyız. Bu kolay olmayacak ama şu anda yapabileceğimiz en iyi şey bu. Saatleri yok etmek için ilk önce özür dilemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Bugün işe gitmeyin! Ve yarın da. Ve sonraki gün. Evinizde bekleyen kadına veya adama ait değilsiniz!
Bu trene binmeyin! Ve gitmeniz gereken yere gitmeyin. Oraya gitmeniz gerekmiyor. Telefonlarınızdan ve çirkin üç parçalı takımlarınızdan kurtulun! İstediklerinizi giyip istediğiniz yere gidin. İlk zamanlarda birilerinin sizi beklemesi, gitmemeniz ve bunun üzerine özür beklemeleri sorun olacak. Bunu umursamamaya çalışın. Onlardan özür dilemeniz gerekmez. Ve kimseden. Onların da sizden özür dilemesi gerekmiyor. Özür dilemeyin! Yalnızca istediğiniz şeyleri yapın. Hepiniz istediğinizi yaptığınızda saatlerinize ihtiyaç duymadığınızı farkedeceksiniz. Ve yıllardır bileğinizde, odanızda, bu metroda, sokakta, her yerde gördüğünüz saatlerin aslında hepinizi yalnızca üzdüğünü göreceksiniz.


O gün sarı çizgiyi geçtim. (Kötü öğrenci filmi sonu. Palyaço ve kül tablası.)

30 Ocak 2009 Cuma

Ben bir ton balığıyım

Hülasa; “…orta boy bir ispermeçet balinası, yine orta boy bir irlandalıyı bir oturuşta yiyip, üzerine bir de yarım ekmek döner götürebilir…”


Klaus o gün çok sinirliydi. Belki balık avı sezonu açıldığı için, ıssız ve uzaktaki evine her zamankinden çok ziyaretçi geliyordu. Klaus, ziyaretçileri sevmezdi; fakat yeterince mayonezle her şeyi yiyebilirdi. Sonuçta o aç bir ispermeçet balinasıydı ve aç ispermeçet balinalarının seçici olması, pek mümkün olmuyordu. Kıyıdan çok uzakta, hiçbir tanrının bilmediği bir yerde geçirdiği yıllar ve hızla –ve genellikle ondan kaçmak için- yüzen balıklar onu acıktırmıştı. Klaus, öfkeliydi; ve öfkeli bir ispermeçet balinası birçok canlının en son karşılaşmak isteyeceği şeylerden biridir. fakat insanoğlu müşkülpesent bir varlıktı ve –öfkeli olduğunu bilmedikleri- bir ispermeçet balinasını görmek için çok uzaklardan gelmekten çekinmiyorlardı.


İnsan, her şeyi etiketler ve birşeyleri çağırırken isimler kullanır. Klaus’a da adını bir insan vermişti fakat Klaus’un bir isme ihtiyacı yoktu. Çünkü kimse onu hiçbir zaman çağırmamıştı ve asla çağırmayacaktı. Klaus, ismine hiç ihtiyaç duymadı ve onu hiç sevmedi. O, yalnızca aç ve öfkeli bir ispermeçet balinasıydı.

After Eight


Bu gün yine hiçbir şey yapmadın. Etrafın senin kadar işe yaramaz kutular, üzerine hiç bir zaman okunmayacak bir şeyler yazılmış kağıtlar ve kağıtlara hiç bir zaman kimsenin görmeyeceği şeyler yazan kalemlerle dolu. Şu anda bunların birine bile ihtiyacın yok. Asıl ihtiyacın olan şey börek. İçindeki gremlin börek istiyor. Acıktın. O da acıktı. Dün akşam ne yemiştin? Dün akşam burada mıydın? Dün, hiç akşam olmuş muydu? Büyük ihtimalle olmamıştı. Ama bazı şeylerin olduğundan emindin. Mesela ertafındaki kırmızı şapkalı küçük yeşil adamlar. Ve içinde gezinen kırmızı şapkalı, yeşil büyük adam. Büyük olan Calippo isterken, küçükler "ııınnnh hadi abi iteliiiiiim düşsün yataktan koca kafalı nolucak!" şeklinde küçük savaş çığlıklarıyla seni bir devrik liderin heykeliymişsin gibi düşürmeye çalışıyorlar. Büyük olan sürekli acıktığından ve tam olarak istediği şeyi yemeden susmadığından dolayı koooccaaammaaan oldun ve artık küçük olanlar seni düşüremezler. Sen de onlar kadar küçükken kolayca yatağından çıkıyordun, hatta bazen gece uyurken seni itip dışarı çıkarıyorlardı. Hatta sırf bunu önlemek için yatağının kenarına bir tahta eklenti eklenmişti. Ama artık ona ihtiyacın yok. Zaten üç gündür yataktan kalkmadın. Kalkıp hiçbir şey yapmayacaksın. Hiç bu kadar yaşlı olmamıştın, ve bu kadar çirkin.

Evden çıktığın da oldu, evet. Çıkıp gezdiğin, insan yüzü gördüğün, tanımadığın birileriyle konuşup gülümsediğin ve tanıdıkların oldu. Evden milyon yılda bir çıktığın için gününü, tanıdıklarının içinde en sevdiğinle geçirmek doğru bir tercihti. Galiba. Bazen dışarıya çıkarsın ve hayal meyal hatırladığın birinin sana bantladığı ve hiç tanımadığın biriyle gezmek zorunda kalırsın. Çekingenliğinden kurtulduğun bir zamana denk gelirse çok eğlenirsin. İkiniz de çok eğlenirsiniz. Çünkü telefon numarasını da alsan, çok mutlu olarak da ayrılsan onunla bir daha görüşmezsin. Tanıdığın ve tanımaktan mutlu olduğun biriyle dışarı çıkmaksa sonuçlar doğurur. Söylenen herhangi bir şey binlerce cüceyi harekete geçirir ve sonunda bir şeyler olur. ---Bunların hepsi olması gereken şeyler değil mi? Olmayabiliyor. Sen yine evinde, yine beş gün önceki gibi pinekliyorsun ve aslında çok şey değişti. Ama senin için hiçbir şey değişmiyor. Yitip giden martılar, bir kez dah-öhmm bi dakka

-Efendim?
-Gargoyle gibi bişey oldun olm çık biraz gez!?
-Baba tamam yeaaa..
-Hadi bak kalk, sana Aslı'dan börek aldım onu ye.
-uu yea börek!
-Su böreği. Kalk hadi bakiym.