Bir metro istasyonunda yapılabilecek en iyi şeyi yapıyordum; metro beklemek -ve bunda çok başarılıydım-. Olacaklara alışıktım; sarı çizgiyi geçmeden bekliyoruz, metro serin bir rüzgarla geliyor, biniyoruz, sıkıntıdan trenin içindeki reklamları okuyoruz, birileriyle bakışıyoruz. Ama galiba o gün tanrılar kurban istiyordu(araya reklam almak.).
Neden, bir takım sesler duydum. Birileri, birilerini işaret ederek "aaaa deli mi ne! pis! git burdan!" diye bağırıyordu. Menopozun kötü bir şey olduğunu düşündüğümü anımsıyorum. Kraker otomatlarına bakıp "Aslında bak yiyecek içecek desen var, her taraf iskemle, arada tren geliyo, çok eğlenceli. Metroda yaşanır abi." diye düşünürken, konuşan insanlara rağmen seçebildiğim bir ses duydum. Tik ve tak. Ama binlercesi. Dakikada altmış taneden çok daha fazla. Namütenahi arkama baktım ve göz göze geldik:
-Saatin var mı?
-Dördü çeyr-
-Boşver saatin kaç olduğunu! Kurtul ondan!
-(korkarak uzaklaş).
-Etrafımızda saatler oldukça zamanın varlığını ve bizi öldüreceğini hatırlıyoruz. Bu zaten olacak ama öleceğimiz gerçeği üzerine kötü kitaplar yazmaya, kötü filmler çekmeye, kötü şarkılar söylemeye ihtiyacımız yok. Zaten bir gün olacak bir şeyden korkmak aptalca. Bunu hatırlamak daha da aptalca. En aptalca olanıysa, bunun üzerine bir şeyler kaydedip, bunları eser diye diğerlerinin önüne koymak ve onların bunu büyük bir iştahla alması. Saatler sonumuz olacak; zaman değil.
İşte bu yüzden saatlerden kurtulmalıyız. Bu kolay olmayacak ama şu anda yapabileceğimiz en iyi şey bu. Saatleri yok etmek için ilk önce özür dilemekten vazgeçmemiz gerekiyor. Bugün işe gitmeyin! Ve yarın da. Ve sonraki gün. Evinizde bekleyen kadına veya adama ait değilsiniz! Bu trene binmeyin! Ve gitmeniz gereken yere gitmeyin. Oraya gitmeniz gerekmiyor. Telefonlarınızdan ve çirkin üç parçalı takımlarınızdan kurtulun! İstediklerinizi giyip istediğiniz yere gidin. İlk zamanlarda birilerinin sizi beklemesi, gitmemeniz ve bunun üzerine özür beklemeleri sorun olacak. Bunu umursamamaya çalışın. Onlardan özür dilemeniz gerekmez. Ve kimseden. Onların da sizden özür dilemesi gerekmiyor. Özür dilemeyin! Yalnızca istediğiniz şeyleri yapın. Hepiniz istediğinizi yaptığınızda saatlerinize ihtiyaç duymadığınızı farkedeceksiniz. Ve yıllardır bileğinizde, odanızda, bu metroda, sokakta, her yerde gördüğünüz saatlerin aslında hepinizi yalnızca üzdüğünü göreceksiniz.
O gün sarı çizgiyi geçtim. (Kötü öğrenci filmi sonu. Palyaço ve kül tablası.)
6 Şubat 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)